14 Mart 2016 Pazartesi

TERORİZM VE KAOS ÜZERİNE

Terorizm ve Kaos üzerine
Türkçe’ye, Fransızca "terreur" sözcüğünden geçmiş olan  teror sözcüğü Latince kökenlidir.  Latince sözcüğün anlamı "korkudan titreme" veya "titremeye sebep olma"dır (Bkz.Wikipedia).
Fransızca Petit Robert sözlüğünde "Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku" olarak tanımlanır. Oxford İngilizce Sözlük'te "Genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak”  olarak tanımlanır. Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde, "Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş" olarak tanımlanır (Bkz.Wikipedia).
Kaos Yunanca Khaos sözcüğünden tüm Batı dillerine ve dilimize geçmiş bir kavramdır, siyaset biliminde ve sosyolojide düzensizlik, karmaşa anlamındadır, anlaşılamayan bir durumu ifade etmek üzere kullanılır.

Müspet bilimlerden Fizik ve Matematik’te de düzensiz ve birbirinden bağımsız hareket eden değişkenlerin yarattığı kimi sonuçları, nedenlerini araştırmak üzere yapılan çalışmalar  kaos kuramı ile ifade edilir.

Kaos adını verdiğimiz yapı her ne kadar düzensiz görünüyor ya da algılanıyor olsa da kaos ve düzen bir birine sıkı sıkıya bağlıdır. Kaos içerisinde var olan ve  sürekli değişkenlik arz eden değişkenler dahi bir düzen içerisinde hareket eder ve netice itibariyle çevremizde fiziksel ve maddi anlamda  sonuç yaratırlar.

Kaos sözel manada eldeki teknik veri ve  imkanlarla açıklanamayan bir durumu ifade eder. Bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle bir kaotik oluşuma etki eden, bir birinden bağımsız hareket eder gibi görünen ya da öyle algıladığımız değişkenler algılanabildiği, anlaşılabildiği ve izah edilebildiği ölçüde kaos (öngörülemezlik) yok olur, gözümüzdeki perde kalkar ve aydınlığa kavuşuruz.

Uluslararası camiada Kaos bir toplumu ya da bir bölgeyi geri bırakmak, yıkmak, yakmak ve dağıtmak için de kullanılır. Emperyal güçler yarattıkları, bilgi kirliliği, belirsizlik ve düzensizlik ortamı içerisinde hedef kitleyi  istikrasızlaştırır, kitleyi küçük parçalara ayırmak amacıyla etnik ve dini çatışmalar yaratır, binlerce yıldır birlikte barış içerisinde yaşamış insanları bir birine düşman eder,  bir daha bir birinin yüzüne bakamayacak ve bir araya gelmeyecek hale getirir.

Türkiye’de 7 Haziran 2015 de yapılan genel seçimlerin sonrasında artan ve giderek ivmelenen gerek etnik gerekse dinsel kökenli teror eylemleri ile  insanımız üzerinde bir korku halesi ve yılgınlık yaratılmak istenmekte, yaratılan korku ve yılgınlık ile insanımızın içe kapanması ve her türlü korunma ve koruma refleksinin felç edilmesi amaçlanmaktadır. Halihazırda bunu başarabilmiş değillerdir, ancak güvenlik ve istihbarat zaafiyeti devam ettiği sürece bu amaca yönelik saldırıların devam edeceği ve daha çok insanımızı feda edeceğimiz aşikardır.

Teror eylemleri ile oluşturulan kaotik süreç ile demokrasi, laiklik ve temel insan haklarına saygı felsefesi üzerine kurulmuş (son zamanlarda bu ideallere gösterilen saygı her ne kadar oldukça örselenmiş ve yara almış olsa da) Türkiye Cumhuriyeti Devletini ortadan kaldırmak, güzel ve yalnız ülkemiz Türkiye’yi Irak ve Suriye gibi istikrarsızlaştırmak, her gün kan dökülen, bu durumun kanıksandığı tipik bir Ortadoğu ülkesi haline getirmek amaçları güdülmektedir. Bu duruma gelmemiz tesadüfi değildir. Toplumun çoğunluğu Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinden, laiklikten, akıl ve bilime inanma ve aydınlanma ideallerinden uzaklaşmış, uzaklaştırılmıştır. İnsanımızın azımsanamayacak bir kısmı kurtuluşu hocalarda, şeyhlerde aramakta, bir kısmı demokrasi, insan hakları ve laikliği kendisine ve topluma lüks olarak görmekte ve rejimin otoriterleşmesine, bununla birlikte yönetimde şeffaflıktan uzaklaşılmasına ve hatta vazgeçilmesine, yolsuzluk ekonomisinin giderek güç kazanmasına alkış tutmakta, bir kısmı ise sessiz kalmaktadır.

Unutulmamalıdır ki; aklı, bilimi reddeden, dogma ve hurafelerle yaşamayı yeğleyen toplumlar terör saldırılarının hedefi olmaya, kaos içerisinde yaşamaya, birilerinin boyunduruğu altında çile çekmeye devam edeceklerdir. 

Terör saldırıları ile yaratılan kaotik süreçten çıkışımız,  aklımızı esaretten kurtarmakla, aklın ve bilimin egemenliğine inanmakla mümkün olacaktır. Bu ise Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi “fikri hür vicdanı hür nesiller yaratmak”la gerçekleşecektir.

Fatih Selim Yurdakul