Hukuk, kanun, hukuk
devleti, kanun devleti, demokrasi, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı, siyasallaşan
yargı kavramları üzerine
“Hukuk”, Arapça kökenli bir sözcük olan “hak”
sözcüğünün çoğuludur. Diğer bir ifadeyle hakların bütünü olarak tanımlanabilir.
“Kanun” , Yunanca kökenli “kanon” (κανων) kelimesinden türemiştir.
Modern Türkçe’de “yasa” sözcüğü ile eş anlamlıdır. Usulünce kabul edilmiş ve
yürürlüğe girmiş kural ya da kurallar bütünüdür.
Kanun ile hukuk aynı anlamı taşımaz. Bu bağlamda; hukuk devleti ile kanun devleti
tanımlamaları da farklıdır. İnsan yaşamını ve insan haklarını en üstün değer
olarak kabul eden bir düzen hukuk devletidir.
Buna karşın mihenk olarak insanı gözetmeyen bir düzen, örneğin
“engellilerin ya da belirli bir etnik topluluğun kısırlaştırılmasına izin veren
(Nazi Almanya’sında yaşanmıştır) ve bunu yasalaştıran bir düzen kanun
devletidir, hukuk devleti değildir. Hukuk devletinde en kutsal değerler,
kanunen henüz koruma altına alınmamış olsa bile, hukukun genel ilkeleridir,
insan haklarıdır (yaşam hakkı, vücut bütünlüğünün korunması, özel yaşamın
gizliliği v.b.).
Gündelik yaşamda
sıkça bahsettiğimiz ve hep özlemini duyduğumuz demokrasi İyon (Yunan)
Uygarlığında “halkın egemenliği” olarak tanımlanmıştır.
Demokrasi; genel olarak, her
türlü topluluğun tüm üyeleri veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir
yönetim biçimidir. Yunanca dimokratia; dimos
( δῆμος) ve kratos (κράτος) sözcüklerinden
türemiştir. Dimos halk, kratos sözcüğü ise iktidar (egemenlik) anlamındadır. Türkçeye, Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir .
Demokrasi; genellikle
devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve diğer sivil toplum kurum
ve kuruluşları da demokrasi ile yönetilmelidir.
Demokrasi kavramının
temelini teşkil eden “eşitlik”; birey olmanın, insan olmanın olmazsa olmazıdır.
Aydınlanma felsefesinin ve Hümanizmanın geliştirdiği bu kavram, insan onurunun
özüdür.
Gerek demokrasi gerekse eşitlik kavramları
her türlü ayırımcılığı ve baskıyı reddeder.
İfade özgürlüğü en genel tanımıyla her türlü düşüncenin herhangi
bir sınırlamaya tabi olmaksızın ifade edilebilmesidir. Temel insan
haklarındandır. Gelişim evresini
tamamlamış, rüştünü ispat etmiş demokrasilerde ifade özgürlüğü ekmek ve su
gibi yaşamsal öneme sahiptir,
demokrasilerin olmazsa olmazıdır. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde
demokrasiden bahsedilemez. Basın özgürlüğü ise ifade özgürlüğünün bireysel
özgürlüğün ötesine geçmiş,
kurumsallaşmış halidir.
İfade özgürlüğü çağımızda evrensel hukuk metinlerinde de
(Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği) düzenlenmiştir. Mevzuatın ayrıntısı ile
sizleri meşgul etmeyeceğim. Ancak tarihçesinden bahsetmekte fayda var.
Kavramsal anlamda ifade özgürlüğüne ilk vurgu yapan Ahlak Felsefesinin kurucusu
kabul edilen İyonyalı düşünür Sokrates’tir. Sokrates; M.Ö. 399 yılında
aleyhinde açılan bir davada şehrin
tanrılarına inanmamak, onların yerlerine başka tanrılar koymak ve bu yolla
gençleri zehirlemekle” suçlanır . Oysa Sokrates’in ifade ettiği, “bilmediğini
bildiğidir”, diğer bir anlatımla, “kendi
cehaletinin farkında olduğu”dur. Sokrates; geliştirdiği “sınamadan geçirmek” ya da “çürütmek” adı verilen (elenchos)
mantıksal uslamlama yöntemi ile şehir tanrıları ile müminleri arasında aracılık
eden sözde bilgelerin (clericals) bir şey bilmediklerini, dahası
bilmediklerinin de (cehaletlerinin de) farkında olmadıklarını savunmuştur. Sokrates; hakkında açılan davada
pişmanlık getirdiğini beyan etmesi halinde bağışlanacağı söylendiği halde ileri
sürdüğü düşüncelerinden vazgeçmemiş ve idama mahkum edilmiştir. Cezası baldıran
otu şerbeti içirilecek (zehirlenerek) infaz edilmiştir .
Yargı bağımsızlığı; en basit tanımıyla yargı erkini temsil eden
kurumsal yapıların (mahkemeler, iddia makamı, temyiz mercileri v.b.) ve bu
yapıları oluşturan hakim ve savcıların adalet dağıtırken her türlü baskıdan
(siyasi, sosyal, kişisel v.b.) ve tehditten uzak, hukukun üstünlüğünü esas
alarak, yasalar çerçevesinde vicdani kanaatleriyle, tarafsız (bunun içindir ki
Adalet Tanrıçası Themis’in gözleri bağlıdır)
ve özgürce hareket edebilmeleri
demektir.
Yargı bağımsızlığı ve demokrasi bir biriyle koşuttur. Demokrasinin
geliştiği, idarenin tüm eylem ve işlemleri denetlenebilir (şeffaflık) ve
yargılanabilir olduğu ölçüde yargı bağımsızlığı gelişir, tersine idarenin eylem
ve işlemlerinin denetlenebilir olmaktan çıktığı, yargılama kapsamı dışına
taşındığı durumlarda ise yargı erki de baskı altında kalır ve giderek
bağımsızlığını yitirir.
Yargı bağımsızlığının örselenmesi halinin en tehlikeli biçimi ise
yargının siyasallaşması ve yargı erkini temsil eden hakim ve savcıların hukukun
üstünlüğü kavramını, yasaları ve belki de en acısı vicdanlarını bir tarafa itip
idari erki elinde tutan ve kendisini eleştirilmekten, denetlenmekten ve
yargılanmaktan lay-ü sel (muaf, bağışık) gören yöneticilere boğun eğmesi ve
onların yönlendirmeleri ve/veya emirleri doğrultusunda hareket etmeleridir.
Unutulmamalıdır ki gün gelir her birey adalet terazisinde yargılanabilir.
Asıl olan herkesin aynı terazide, eşit, adil ve hakkaniyete uygun biçimde tartılması,
yargılanmasıdır. Terazinin ayarı bozulduğunda düzeltilmesi zordur. Tamiri ve telafisi en zor olanı ise adalet
kavramına (inancına) ve yargı erkine (adaleti temsil eden hakim ve savcılara)
duyulan güvenin yitirilmesidir.
Yazıma tekrar ifade özgürlüğüne vurgu yaparak son vermek
istiyorum. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde düşünceler mahkumdur, sesleri
kısılmıştır, serpilemez, ışıtamaz, ısıtamazlar. Mevsim kıştır. Düşünce ve
düşüncenin ifadesi; dünyamıza hayat veren güneş gibidir. İfade özgürlüğünün
olmadığı her yer karanlıktır, kaygandır, soğuktur ve yaşam durağanlaşmış, ölüme
doğru yelken açmıştır.
Sözün özü; düşünme ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğünün olmadığı
toplumlar kendini yenileyemez, çağdaş gelişmelere uzak kalırlar. Giderek
yalnızlaşır ve tarih sahnesinden çekilirler. Ulu Önder Atatürk’ün
tanımladığı “fikri ve vicdanı hür
nesiller” yetiştirebilmemiz ancak ifade özgürlüğü ile mümkün olacaktır.
Fatih Selim Yurdakul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder