12 Ağustos 2013 Pazartesi

AKADEMİ VE ÜNİVERSİTE KAVRAMLARI ÜZERİNE

“Akademi” ve “Üniversite” kavramları  üzerine .

“Akademi” sözcüğü ilk kez  Anadolu uygarlıklarından İyonlar (Yunan) döneminde,  M.Ö. 4. yüzyılda, Antik/Klasik Yunan Filozofu, felsefi dialog yazarı ve Batı Dünyasındaki ilk yüksek öğretim kurumu sayılan Atina Akademisinin kurucusu Platon (Eflatun) tarafından kullanılmıştır. Platon; matematik, doğa bilimleri ve yönetim biçimi üzerinde çeşitli konularda öğrencilerine ders verdiği düşünce topluluğuna Akademia (καδημία) adını vermiştir.

Bugün saygın bilim, sanat, dil ve edebiyat kurulları “akademi” unvanı ile anılmaktadır (Fransiz dili açısından tek otorite sayılabilecek Fransız Akademisi, İngiltere’de Kraliyet Müzik Akademisi, Kraliyet Sanat Akademisi ve Kraliyet Tiyatro Sanatı Akademisi, Rusya’da Bilimler Akademisi gibi).

Üniversite (universitas) sözcüğü ise ilk kez Latinler tarafından bir topluluğu ifade etmek amacıyla kullanılmış, daha sonra bu tanımlama öğrencilerin ve öğreticilerin bir arada bulunduğu, statülerinin (haklarının) siyasi otorite tarafından bir belgeye bağlandığı topluluk olarak kabul görmeye başlamış, M.S. 1155-1158 de kurulan Bologna Üniversitesinin Statüsünde (Charter) ise akademik özgürlüğün ifadesi (üyelerinin niteliklerini belirleme özgürlüğüne sahip) anlamında ilk kez kullanılmıştır.

Batı Dünyasının gerçekleştirdiği Rönesans ve Reform süreçlerinde, işleyiş kuralları kamu otoritesinin dışında belirlenen ve özerk yapıya sahip  akademi ve üniversite adı altında faaliyet gösteren kurumlar (kurullar) önemli rol oynamışlar ve bilim, sanat, edebiyat, demokrasi ve insan haklarının gelişimine büyük katkı sağlamışlardır.

Ulu Önder Atatürk; Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte batılı anlamda akademik kurullar benzeri Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nu kurdurmuş ve bu kurulların özerk bir yapıda olmasını arzu etmiştir. Bu kurullar bugün maalesef özerk yapılarını kaybetmişlerdir. Hayatta iken bilim ve sanat kurulları (akademileri) oluşturulması için yeterli sayıda nitelikli insan olmadığından ötürü böyle bir girişimde bulunmamıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık 90 yıllık süreçte; Üniversitelerimiz ve bilim kurullarımız batılı anlamda özerk bir yapıya kavuşamamıştır. Öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin niteliklerini kendi belirleyememektedir. Kendi kendini yönetemediği gibi, çalışmalarını yürütmenin etkisi altında sürdürmek zorunda kalmaktadır.

Ülkemizde üniversiteler özgür kılınmadıkça, özerk bir yapıya kavuşturulmadıkça, bağımsız bilim kurulları oluşturulmadıkça ve akademik özgürlük sağlanmadıkça, aydınlanma ve çağdaşlaşma sürecinin akim kalacağı aşikardır.

Saygılarımla.


Fatih Selim Yurdakul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder