“Sorun Çözmeye Dayalı Öğretim Sistemi” üzerine .
Bu yazımda alternatif bir
eğitim modeli üzerinde bilgi aktaracağım. Modelin adı “Probleme Dayalı Öğretim
Sistemi” (PBL-Problem Based Learning System) . İlk kez 1960’ların sonunda
Kanada’da Mc Caster Üniversitesinde Howard Barrows ve arkadaşları tarafından tıp
fakültesinde uygulanmaya başlanmış. Bu öğretim sistemi kısaca öğrencilerin ele aldıkları sorunu bir eğitim yönlendiricisi
(tutor) eşliğinde bir arada tartıştıkları, bildiklerini ve düşündüklerini paylaştıkları
ve aynı zamanda sorguladıkları, ortak aklı birlikte ürettikleri ve uzlaşma
içerisinde bir sonuca vardıkları bir takım çalışması süreci olarak
tanımlanabilir.
Probleme Dayalı Öğrenme
sürecinin daha kolay anlaşılabilmesi için bu sistem ile bizde halen geçerli (uygulanan)
klasik öğretim yöntemi olan “aktarma(takrir)” sistemi ile karşılaştırma yapmakta
fayda görüyorum.
Bilginin tek elden, tek
dilden aktarıldığı Takrir yönteminde
bir öğretmen bilgiyi aktarır, aktarılan bilginin içeriğinde dogmalar(tartışılamayacak
kesin ögeler) olduğu gibi işlevsiz ve gereksiz bilgiler de bulunabilir (bu
tamamen öğretmenin yeterliliği ve öğretme arzusu ile şekillenir), öğrenci
düşünmeden öğrenme sürecini yaşar, sonuçta öğretmen ile öğrenci arasında bir
biat süreci oluşur. Bu dikey öğretim süreci toplumdaki diğer eğitim ve öğretim
süreçlerine de hakimdir (aile, asker ocağı, okul, iş yeri, hizmet içi eğitim
süreçleri v.b.) . Sonuç: Sorgulamayan, öğretmenine, ana-babasına, komutanına,
iş verenine, şeyhine, pirine, önderine saygılı bireyler, kısaca birey olamamış,
ezik, kollektif kimlik (hemşehricilik, belli bir dini cemaat, dernek, siyasi
parti, futbol takımı v.b. ile kendini özdeşleştirme) arayışı içerisinde
bocalayan, bulunduğu ortama hakim güce biat
eden bireylerden müteşekkil bir toplum (cemaatleşme).
Probleme Dayalı Öğretim
Sisteminde ise bilgi akışı dikey değil yataydır. Yani, öğretim sürecinin tek
hakimi olan bir öğretmen yoktur ortada. Bilgi bir eğitim yönlendiricisi (tutor)
eşliğinde çoklu paylaşım sistemi içerisinde paylaşılır, tartışılır. Bu süreçte
işlevsiz, içi boş bilgiye ve dogmaya yer yoktur. Ortak aklın egemen olduğu bu
sürecin sonucunda ortamdaki tüm bireyler süreçten öğrenerek çıkar, aralarında
bir astlık-üstlük ilişkisi oluşmaz, öğrencilerin yetenekleri ön plana çıkar, öğrenme
sürecinde öne çıkan yetenekleri doğrultusunda rol alırlar. Sürecin başında
sonuca ilişkin bir değerlendirme yapılmaz, sürece katılanlar sorgular, soruna
odaklanır, eksiklerini tamamlar, takım ruhu içerisinde uzlaşarak öğrenir.
Sonuç: Bağımsız bireyler=Yurttaşlık kültürü .
Aydınlanma ve kalkınma
sürecimizin ilk önceliği öğretim sisteminin yenilemesidir. Ulu Önder Atatürk’ün
amaçladığı “Fikri ve Vicdanı Hür Nesiller” ancak bu suretle yetiştirilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder