12 Ağustos 2013 Pazartesi

“Sorun Çözmeye Dayalı Öğretim Sistemi” üzerine .

“Sorun Çözmeye Dayalı Öğretim Sistemi” üzerine .

Bu yazımda alternatif bir eğitim modeli üzerinde bilgi aktaracağım. Modelin adı “Probleme Dayalı Öğretim Sistemi” (PBL-Problem Based Learning System) . İlk kez 1960’ların sonunda Kanada’da Mc Caster Üniversitesinde Howard Barrows ve arkadaşları tarafından tıp fakültesinde uygulanmaya başlanmış. Bu öğretim sistemi kısaca öğrencilerin  ele aldıkları sorunu bir eğitim yönlendiricisi (tutor) eşliğinde bir arada tartıştıkları,  bildiklerini ve düşündüklerini paylaştıkları ve aynı zamanda sorguladıkları, ortak aklı birlikte ürettikleri ve uzlaşma içerisinde bir sonuca vardıkları bir takım çalışması süreci olarak tanımlanabilir.

Probleme Dayalı Öğrenme sürecinin daha kolay anlaşılabilmesi için bu sistem ile bizde halen geçerli (uygulanan) klasik öğretim yöntemi olan “aktarma(takrir)” sistemi ile karşılaştırma yapmakta fayda görüyorum.

Bilginin tek elden, tek dilden aktarıldığı Takrir yönteminde bir öğretmen bilgiyi aktarır, aktarılan bilginin içeriğinde dogmalar(tartışılamayacak kesin ögeler) olduğu gibi işlevsiz ve gereksiz bilgiler de bulunabilir (bu tamamen öğretmenin yeterliliği ve öğretme arzusu ile şekillenir), öğrenci düşünmeden öğrenme sürecini yaşar, sonuçta öğretmen ile öğrenci arasında bir biat süreci oluşur. Bu dikey öğretim süreci toplumdaki diğer eğitim ve öğretim süreçlerine de hakimdir (aile, asker ocağı, okul, iş yeri, hizmet içi eğitim süreçleri v.b.) . Sonuç: Sorgulamayan, öğretmenine, ana-babasına, komutanına, iş verenine, şeyhine, pirine, önderine saygılı bireyler, kısaca birey olamamış, ezik, kollektif kimlik (hemşehricilik, belli bir dini cemaat, dernek, siyasi parti, futbol takımı v.b. ile kendini özdeşleştirme) arayışı içerisinde bocalayan, bulunduğu ortama hakim güce  biat eden bireylerden müteşekkil bir toplum (cemaatleşme).

Probleme Dayalı Öğretim Sisteminde ise bilgi akışı dikey değil yataydır. Yani, öğretim sürecinin tek hakimi olan bir öğretmen yoktur ortada. Bilgi bir eğitim yönlendiricisi (tutor) eşliğinde çoklu paylaşım sistemi içerisinde paylaşılır, tartışılır. Bu süreçte işlevsiz, içi boş bilgiye ve dogmaya yer yoktur. Ortak aklın egemen olduğu bu sürecin sonucunda ortamdaki tüm bireyler süreçten öğrenerek çıkar, aralarında bir astlık-üstlük ilişkisi oluşmaz, öğrencilerin yetenekleri ön plana çıkar, öğrenme sürecinde öne çıkan yetenekleri doğrultusunda rol alırlar. Sürecin başında sonuca ilişkin bir değerlendirme yapılmaz, sürece katılanlar sorgular, soruna odaklanır, eksiklerini tamamlar, takım ruhu içerisinde uzlaşarak öğrenir. Sonuç: Bağımsız bireyler=Yurttaşlık kültürü .

Aydınlanma ve kalkınma sürecimizin ilk önceliği öğretim sisteminin yenilemesidir. Ulu Önder Atatürk’ün amaçladığı “Fikri ve Vicdanı Hür Nesiller” ancak bu suretle yetiştirilebilir.

Fatih Selim Yurdakul


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder