12 Ağustos 2013 Pazartesi

Liyakat kavramı üzerine.

Liyakat kavramı üzerine.

Bu yazımda “liyakat” kavramı üzerinde bir şeyler yazmayı arzu ettim. Gündelik yaşamda sıkça telaffuz edilen “liyakat” Arapça kökenli bir sözcük olup, yaraşırlık, uygunluk, layık olma, yeterlilik anlamlarında kullanılmaktadır. İngilizce karşılığı capacity, competence, suitability, merit sözcükleridir.

Liyakat; bürokraside de sıkça kullanılan bir terimdir. Bir göreve atanacak şahsın o görevi yapmaya ehil olup olmadığını ifade etmek amacıyla kullanılır. Bürokratik atamalarda liyakat esasına riayet edildiğinden bahsedilebilmesi; ancak ehil olanın tespiti sürecinde şeffaf bir yöntem izlenmesi, seçim kriterlerinin nesnel olması ve bu sürecin idari ve yargısal anlamda denetlenebilir olması halinde mümkündür. Atamaların bir kişinin ya da onun yetkilendirdiği bir güruhun subjektif değerlendirmesine (kişisel takdirine) bırakıldığı, zümreciliğin hakim kılındığı, sözde seçme sınavlarına hile karıştırıldığı, hile iddialarının ayyuka çıktığı, buna karşın gerek idari denetim gerekse yargı denetimi süreçlerinin işletilmediği, yolsuzluk iddialarının örtbas edildiği, tüm zorluklara karşın nesnel kriterleri sağlamış olanların (yazılı sınavlarda başarılı olanların) her türlü denetime kapalı mülakat sınavlarına tabi tutulduğu ve başarısız ilan edilerek elendiği ahvalde, liyakatten söz edilemez, zira bu durumda egemen olan kayırmacılıktır.

İnsan hakları, demokrasi ve bilimsel gelişmişlik düzeyi açısından ilerlemiş kabul edilen toplumlara baktığımızda, liyakat kavramına ne derece önem verdiklerini hemen fark ederiz. Kişi başına en fazla teknolojik buluşun yapıldığı İskandinav ülkelerinin yakaladığı gelişmişlik ve refah düzeyi tesadüfi değildir. O toplumlarda; kişisel sohbetlerde nereli olduğunuz, etnik kökeniniz, dini ve siyasi inancınız konuşulmaz, kimse aylık ya da yıllık kazancınızı sormaz, ne kadar mal varlığınız olduğunu sorgulamaz. Önemli olan birey olarak kazandığınız başarılar ve toplumsal yaşama  yaptığınız katkılardır. Bu nedenledir ki, ileri demokrasilerde hemşehricilik, cemaatçilik, particilik, belirli bir futbol kulübünün taraftarı olmak gibi kollektif kimlik tanımlamaları önem ifade etmez.

Sonuç olarak; ilerlememiz, ortak aklı hakim kılabilmemiz,  kayırmacılıktan vazgeçip, liyakate önem verdiğimiz ölçüde gerçekleşecektir. Yazıma Ziya Paşanın sözleri ile son veriyorum; "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" .      

Fatih Selim Yurdakul
   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder