Liyakat kavramı üzerine.
Bu yazımda “liyakat” kavramı üzerinde bir şeyler
yazmayı arzu ettim. Gündelik yaşamda sıkça telaffuz edilen “liyakat” Arapça kökenli bir sözcük olup, yaraşırlık, uygunluk,
layık olma, yeterlilik anlamlarında kullanılmaktadır. İngilizce karşılığı
capacity, competence, suitability, merit sözcükleridir.
Liyakat;
bürokraside de sıkça kullanılan bir terimdir. Bir göreve atanacak şahsın o
görevi yapmaya ehil olup olmadığını ifade etmek amacıyla kullanılır. Bürokratik
atamalarda liyakat esasına riayet edildiğinden bahsedilebilmesi; ancak ehil
olanın tespiti sürecinde şeffaf bir yöntem izlenmesi, seçim kriterlerinin
nesnel olması ve bu sürecin idari ve yargısal anlamda denetlenebilir olması
halinde mümkündür. Atamaların bir kişinin ya da onun yetkilendirdiği bir
güruhun subjektif değerlendirmesine (kişisel takdirine) bırakıldığı,
zümreciliğin hakim kılındığı, sözde seçme sınavlarına hile karıştırıldığı, hile
iddialarının ayyuka çıktığı, buna karşın gerek idari denetim gerekse yargı
denetimi süreçlerinin işletilmediği, yolsuzluk iddialarının örtbas edildiği,
tüm zorluklara karşın nesnel kriterleri sağlamış olanların (yazılı sınavlarda
başarılı olanların) her türlü denetime kapalı mülakat sınavlarına tabi
tutulduğu ve başarısız ilan edilerek elendiği ahvalde, liyakatten söz edilemez,
zira bu durumda egemen olan kayırmacılıktır.
İnsan
hakları, demokrasi ve bilimsel gelişmişlik düzeyi açısından ilerlemiş kabul
edilen toplumlara baktığımızda, liyakat
kavramına ne derece önem verdiklerini hemen fark ederiz. Kişi başına en fazla
teknolojik buluşun yapıldığı İskandinav ülkelerinin yakaladığı gelişmişlik ve
refah düzeyi tesadüfi değildir. O toplumlarda; kişisel sohbetlerde nereli
olduğunuz, etnik kökeniniz, dini ve siyasi inancınız konuşulmaz, kimse aylık ya
da yıllık kazancınızı sormaz, ne kadar mal varlığınız olduğunu sorgulamaz.
Önemli olan birey olarak kazandığınız başarılar ve toplumsal yaşama yaptığınız katkılardır. Bu nedenledir ki,
ileri demokrasilerde hemşehricilik, cemaatçilik, particilik, belirli bir futbol
kulübünün taraftarı olmak gibi kollektif kimlik tanımlamaları önem ifade etmez.
Sonuç olarak;
ilerlememiz, ortak aklı hakim kılabilmemiz,
kayırmacılıktan vazgeçip, liyakate önem verdiğimiz ölçüde gerçekleşecektir.
Yazıma Ziya Paşanın sözleri ile son veriyorum; "Âyinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde" .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder