“Demokrasi” ve “Katılımcılık” üzerine .
“Demokrasi” kavramı ilk kez Yunan Medeniyetinde kullanılmıştır, halkın iktidarını
(gücünü) temsil ettiği söylenir, bugünkü anlamda karar alma sürecine eşit ve etkin
katılımcılığı ifade etmez. Oy verme hakkı, siyasi iktidara yön verme ve yönetme
gibi mekanizmalar sadece ayrıcalıklı bir zümre olan yurttaşlara (civis) aittir.
O dönemlerde ara sıra iktidarı güçlendirmek amacıyla halkın (Plebslerin) oyuna
(Plebisite) başvurulmuş olsa da bu girişim gerçekte halkı iktidara ortak etmek
için yapılmamıştır. Maksat bütünlük görüntüsü sağlamak, amiyane tabirle
zevahiri kurtarmaktır.
1789 Fransız Devrimi
sonrası ise “demokrasi” kavramı ulusal egemenliği ifade etmek üzere
kullanılmıştır. Modern demokrasi kavramında asıl olan siyasi karar alma
sürecine yurttaşların tümünün katılmasıdır. Doğrudan demokrasinin
uygulanabildiği kimi küçük devletlerde (İsviçre’nin nazı Kantonlarında) yurttaş
olmasalar bile yerleşik yabancılar dahi kimi
durumlarda halk oylamasında oy kullanabilmekte, kıyısından, köşesinden de olsa
siyasi karar alma sürecine katılabilmekteler. Bu örnek o toplumların demokrasiye duydukları saygı ve
inancı göstermesi açısından takdire şayandır.
Katılımcılık demokrasinin
olmazsa olmazıdır. Yurttaşların tümüne siyasi karar alma sürecine etkin bir
şekilde katılma olanağı tanınmalı, sahnede esas oğlan ve esas kızlar demokrasi
oyunu oynarken sade vatandaşlar seyirci kalmamalı, onlar da sahneye çıkmalı ve
oyuna dahil olmalı, düşüncelerini açıklamalı ve hünerlerini
sergilemelidir. Ancak o zaman tüm
yurttaşlar (bireyler) kendilerini o toplumun eşit ve özgür birer bireyi olarak
algılar, aidiyet duyguları pekişir, ulusun ve vatanın geleceğine umutla
bakarlar.
Katılımcılığın göz ardı
edildiği ortamlarda ise demokrasiden söz edilemez. Siyasi karar alma sürecinin
kontrolü bir kişinin (diktatörlük) ya da
bir güruhun (otokrasi) elindedir. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna “bir bilen” ya da “akil
insanlar” karar verir.
Sonuç olarak; doğruya
ancak farklı düşünceler tartışılarak ve paylaşılarak ulaşılabilir. Bu anlamda “doğru” ortak aklın ifadesidir,
uzlaşıdır. Ortak akıl ve uzlaşı ise ancak demokratik ve katılımcı bir ortamda
boy verir, yeşerir.
Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder