12 Ağustos 2013 Pazartesi

“Demokrasi” ve “Katılımcılık” üzerine .

“Demokrasi” ve “Katılımcılık” üzerine .

“Demokrasi” kavramı ilk kez Yunan Medeniyetinde kullanılmıştır, halkın iktidarını (gücünü) temsil ettiği söylenir, bugünkü anlamda  karar alma sürecine eşit ve etkin katılımcılığı ifade etmez. Oy verme hakkı, siyasi iktidara yön verme ve yönetme gibi mekanizmalar sadece ayrıcalıklı bir zümre olan yurttaşlara (civis) aittir. O dönemlerde ara sıra iktidarı güçlendirmek amacıyla halkın (Plebslerin) oyuna (Plebisite) başvurulmuş olsa da bu girişim gerçekte halkı iktidara ortak etmek için yapılmamıştır. Maksat bütünlük görüntüsü sağlamak, amiyane tabirle zevahiri kurtarmaktır. 

1789 Fransız Devrimi sonrası ise “demokrasi”  kavramı ulusal egemenliği ifade etmek üzere kullanılmıştır. Modern demokrasi kavramında asıl olan siyasi karar alma sürecine yurttaşların tümünün katılmasıdır. Doğrudan demokrasinin uygulanabildiği kimi küçük devletlerde (İsviçre’nin nazı Kantonlarında) yurttaş olmasalar bile yerleşik yabancılar  dahi kimi durumlarda halk oylamasında oy kullanabilmekte, kıyısından, köşesinden de olsa siyasi karar alma sürecine katılabilmekteler. Bu örnek  o toplumların demokrasiye duydukları saygı ve inancı göstermesi açısından takdire şayandır.  

Katılımcılık demokrasinin olmazsa olmazıdır. Yurttaşların tümüne siyasi karar alma sürecine etkin bir şekilde katılma olanağı tanınmalı, sahnede esas oğlan ve esas kızlar demokrasi oyunu oynarken sade vatandaşlar seyirci kalmamalı, onlar da sahneye çıkmalı ve oyuna dahil olmalı, düşüncelerini açıklamalı ve hünerlerini sergilemelidir.  Ancak o zaman tüm yurttaşlar (bireyler) kendilerini o toplumun eşit ve özgür birer bireyi olarak algılar, aidiyet duyguları pekişir, ulusun ve vatanın geleceğine umutla bakarlar.

Katılımcılığın göz ardı edildiği ortamlarda ise demokrasiden söz edilemez. Siyasi karar alma sürecinin kontrolü  bir kişinin (diktatörlük) ya da bir güruhun (otokrasi) elindedir. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna “bir bilen”  ya da “akil insanlar” karar verir.

Sonuç olarak; doğruya ancak farklı düşünceler tartışılarak ve paylaşılarak ulaşılabilir. Bu anlamda “doğru” ortak aklın ifadesidir, uzlaşıdır. Ortak akıl ve uzlaşı ise ancak demokratik ve katılımcı bir ortamda boy verir, yeşerir.

Saygılarımla.


Fatih Selim Yurdakul




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder